Uygarlıkların, mitolojinin, söylencelerin doğum yeri olmuş Batı Anadolu ve özellikle Bergama... Anadolu´daki ilk sağlık kuruluşu orada kuruldu. Doğal yöntemlerle sağaltım yöntemleri ilk orada uygulandı. Parşömen kağıdının doğum yeri Bergama´dır ve iki yüz bin ciltlik kitabıyla Asya´daki ilk kitaplık Bergama´da kuruldu... Homeros´un, Sappho´nun kenti, dört büyük tiyatrosu ve Zeus Sunağı ile ünlü Bergama. Bu özellikleriyle Bergama, Akdenizli ozanların da toplanma yeri oldu. Cengiz Bektaş´ın önerisi ile beş yı
Bütün karanlığı versem size giden geceyi durduramazsınız Işır odamızın havası kaçar çeşmelerinizden durduramazsınız
Ben denize bakarım sandalca uzaktan
Siz yüzersiniz bir kuş uçar bir gemi geçer durduramazsınız
"Harikulâde güzel, değil mi? Büyük Celâleddin Rumi ilk defa Türkçe konuştu. Hem de nasıl konuştu!"
Nâzım Hikmet
"Herkes Mevlânâ´nın büyüklüğünden söz eder. Hatta İslam dünyasında Mevlânâ´yı yarı peygamber gözüyşe bakılır. Ama kaç kişi bilir Mevlânâ´yı? Kaç kişi tadına vararak okuyabilir? İşte A. Kadir´in hizmeti bunun için büyüktür. O bize Mevlânâ´yı tanıtmıştır. Mevlânâ´yı Türkçe bilen herkesin zevkle okuyabileceği biçimde vermiştir bize. Bu küçümsenecek bir iş midir?"
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Aşk bir varlığa sığmaz
Sürek yokluğa kadar
-Lina Salamandre-
Oğlanlak gömlektir, kızlar hırka
Örtün kardeşlerimi bana
Çok üşüyorum
-Hafız-
Karton valizi gemiye alma, kiraza açıl!
Uzak çocuk! Şehre git ve hepimizi söyle!
-Haydar Ergülen-
(Arka Kapak)
reşit İmrahor´u biliyor musunuz? Bir zamanlar üç cins şair böyle tek bir ad altında yazıyorlardı. Kısa sürede de ünlendiler: İzzet Yasar, Mustafa Irgat, Ahmet Güntan. Sonradan Mustafa Irgat´ın yerini Enis Batur aldı. (´Nil´ şiirini unutamıyorum.)
Bilinmezlik bir ilkeydi onlar için: belki de Pessoa´yı okumuşlardı. İzzet Yasar ve Mustafa Irgat bütün has şairler gibi uzun zaman yazmadan yaşayabiliyorlardı. İzzet Yasar, Mustafa Irgat gibi kapalı bir şairdir. Neredeyse ikisi de şimdiye değin kullanılmayan bi
Baudelaire, sadece Fransız şiirini değil bütün dünya şiirini etkilemiş, bir çığır açmış, çağdaşları ve kendisini takip edenlerle birlikte şiir ırmağının mecrasını değiştirmiştir.
Türk şiirinde Tevfik Fikret´ten başlayarak, Cenab Şahabeddin, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba ve Attila İlhan, Baudelaire´den en fazla etkilenen şairlerimizdir.
Bu çalışma Baudelaire´in Türk şiirine tesirini tanıklarıyla ortaya koymakta ve
Bir yaprak daha düştü takvimden
bir gün daha genç ömrümden
Bana, sen düştün hatıram
Peki, hiç düşündün mü
niye öyleyse ömür kuşu
avcısını aramakta
ben, seni aramaktayım?
Takvimlerden bir yaprak daha düştü
ömürüme ömrün düştü,
Nahit Ulvi`nin şiirleri birer yaşantının ürünüdür. Çoğu defa mısralarının özünü ve temasını gündelik hayatın akışından alır.
-Oktay Akbal
Nahit Ulvi Akgün de 1940`larda Garip akımını izleyerek yenileşirken, ulaştığı söyleşi, biçim anlayışını korudu. Toplumsal çevre içinde bireyin türlü hallerini, üstüne düşülmemiş izlenimini veren, kendiliğinnden bir biçimsel titizlikle yansıttı.
-Memet Fuat
Kenuları edebi kişiler, eserleri ve bunların çevredeki etkileri olan şair tezkireleri, Klasik Edebiyatımızın birinci elden kendine has bir değerlendirme ve eleştirisini içlerinde bulundururlar. Bu özelliklerden dolayı sözü edilen eserler, kültür tarihi üzerinde çalışmalar yapanların, özellikle de Divan Edebiyatı araştırmacılarının temel başvuru kitapları durumundadır. Bu türün Türkçe´deki en önemli örneklerinden biri olan Latifi Tezkiresi ya da tam adıyla Tezkiretü´ş-şuara ve Tabsıratü´n-nuzema yazıldığı ta
Kitap, Prof. Dr. Cemal Kurnazın Divan Edebiyatı konusunda çeşitli tarihlerde yayımlanmış makalelerinin bir araya getirilmesinden oluşmaktadır.
Yunustan Veysele, Divan Edebiyatına Ömür Verenler ve Dost Yazıları başlıklarıyla belli bir tasnifle hazırlanmış olan makalelerde divan edebiyatı ile ilgili geçmişe yönelik bir değerlendirme yapılmaktadır.
... Farklı alfabelerde Türkçe olarak yayınlanmış bütün divanlar, bu çalışmaya konu edilmiştir. Meseleye bu kapsam çerçevesinde yaklaşılınca sadece Batı Türkçesinin örnekleri değil, Doğu Türkçesi çerçevesi içinde yayınlanan eserler de çalışmaya dahil edilmiştir. Çizilen bu çerçeveye Aşık edebiyatı mensupları da eserlerini divan olarak adlandırmışsa dahil edilmiştir. Bu kapsamın içine divançeler de dahildir. Zaman zaman rastlandığı gibi divanın bir bölümü Farsça ise bu tip eserler de incelemeye dahil edilmişt
Hakikat için can verme arzusu varsa bir kalpte
Önce toprak bedeninde can peyda etsin.
Yakıp yok etsin bu geçici yer ve gökyüzünü
Ve külünden kendisi için cihan peyda etsin.
Yaşamın gizli gücünü etsin aşikar;
Ta ki o kıvılcım, ölümsüz ışın peyda etsin.
Doğu ülkeleri semalarında parlasın güneş gibi;
Bedahşan, değerli yakutu yeniden peyda etsin.
Gece boyu ettiği feryatları göndere göklere sefir
Gece yıldızlarından kendine razdan peyda etsin.
İşte mahşer anı, sen meydan-ı mahşerde!
Sun ey gafil amelini, v
Sağ kolumun üstüne dönmek istedim
Duruverdim birdenbire
Yeniden arkaüstü döndüm hemen
Yeniden aktım hemen su gibi.
Ha, dedim anladım işte, kolay
Yürürcesine
Koşarcasına akabiliyorum ancak
Arkamı tam yeryüzüne dönünce ben.
Düşlerin, aşıkların, güzelliklerin şehri Paris kasvet kaynağı olabilir mi? eğer söz konusu Baudelaire´se olabilir, hem de kocaman bir kasvet.
Paris Kasveti, Baudelaire´in yaşamak zorunda kaldığı tarihsel dönemin, ülkenin, yörenin, her biri ayrı ayrı baskı ve tiksinti kaynağı olan ölümlü insanların, Ölümsüz Güçler´in, kötülerin onun üzerinde yarattığı onulmaz acının ürünüdür.
Baudelaire için yaşam, çirkinliklerle dolu, günahlarla yitirilen, her geçen gün büyüyen, semiren, bir hamlede dünyayı yutabilecek de
Divan şiirinin en büyük altı şairinden biri
Kanunî gibi muhteşem bir sultanın, şiirdeki yeteneğini farkedip günyüzüne çıkarmayı hayatının en önemli ve en haz verici icraatlarından biri olarak gördüğü bir şair
Şiirin sultanı
Osmanlının en muhteşem zamanında, bu ihtişama şiiriyle mührünü vurup bâkî kalan hoş bir sada bırakan isim
Abdülbâkî EfendiŞöhret bulduğu ünvanıyla, kısaca Bâkî
Şiirin sultanı Bâkî, elinizdeki kitapta, Bâkî günümüze geliyor ve bizimle söyleşiyor. Şiirini, aşkı ve sevgiyi, sevincini, keder
Limanda ışıkları izledik ayrı ayrı
Karanlıktaydık...
Kireç badanalı bir odada
Sarılsaydık sımsıkı
Kimsenin göremediği
Bir yıldız olurduk...
(Arka Kapak)
Türk Edebiyatı 19. Asırda gelişme seyri ve gösterdiği değişiklikler yönünden hem nazım hem de nesir sahalarında bir dönüm noktasına gelmiştir. Edebiyatımızda köklü değişmelerin vuku bulduğu bu devrede şiirimizin biçim yönünden ne gibi değişiklikler ve dalgalanmalar gösterdiğinin detaylı bir şekilde araştırılması, Türk şiir tarihinin bir cephesini aydınlatacaktır.
Elinizdeki bu eser, geniş bir devreye yayılan ve yekunu epey fazla tutan bu malzemeyi Servet-I Fünun topluluğunun ortaya çıkışına kadar olan süre
Klasik Türk şiirinde, metintespit ve teşkili, şerh ve tahlil metodlarının yanı sıra, konulara göre yapılacak bir çalışma, muhtevanın gün ışığına çıkarılmasıması açısından önemlidir. Klasik Türk kültürünün edebi metinlere akseden yönlerinin araştırılıp ortaya çıkarılması, artık, ne yazık ki, arkeolojik bir çalışma mahiyeti arzetmektedir.
Bu çalışmada, Klasik Türk Kültür geleneği çerçevesinde oluşan yazılı ve sözlü edebi kültür birikimine müracaat edilerek, kahveyle ilgili beyitler, manzumeler, türkü ve ma
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.
Alışveriş Sepeti
