Sonucu Daralt
Kategori
Etiketler
Yayıncı
(x)Nesin Yayınevi
Fiyat Aralığı
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Türkiye’de matematik felsefesi ve matematiksel mantık konularıyla ilgili büyük bir eksiklik olduğunu gözlemleyen ve çalışmalarının bu konudaki eksikliğin bir derece giderilmesine yardımcı olacağını umduğunu belirten Ahmet Çevik, bu kitabın öncelikli olarak 3. ve 4. sınıf lisans veya yüksek lisans düzeyindeki matematik veya felsefe öğrencileri için olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bilgisayar bilimi öğrencileri ya da matematiğin temellerine ve felsefesine meraklı olan diğer alanlardaki öğrenciler veya yetişki
115 TL.
İkinci Dünya Savaşı'nda ölen 60 milyon insanın içinde Naziler de vardı. Acırım onlara da; İsa'ca bir acıma değil benimkisi, insanca bir acıma... O ekskavatör kursundaki aslan yapılı Alman teğmenini düşünürüm hep. Tam da Nazilerin istediği gibi sağlam yapıdaydı. Ölmüştür savaşta belki. Naziler Alman soyunu bozmak istemiyorlardı. Sonunda 60 milyonluk kıyım içinde Almanları da kırdırdılar. Az kaldı soyları sopları kuruyacaktı.
130 TL.
Kuyruğu zilli tilkinin çişi geldi birden, kıvrandı ne yapacağını bilmeden... Sonra... Zilini emanet bıraktı küçük bir çam ağacına. Ne bilsin emaneti geri almanın bu kadar zor olacağını... Bu güzel masalımızı Fransız ressam ve yazar Caroline Mc Avoy yorumlayıp resimledi. Ali Nesin Türkçeye çevirdi. Siz küçükler güle güle dinleyip güzelim resimleri seyredesiniz diye.
33 TL.
Tükendi
Ramazan cebinde bisürü resim çıkarır, karıştırır. -Bu benim oğlanın resmi...Bu askerlik hatırası. Bu kimdi Mahmut? -O mu? Şey olacak...Uyuşturucu kaçakçısı Duman Ali... -Bu da otel faresi Suphi...Resimler birbirine karışmış. Bul şu Fil`i be Ramazan! Mahmut`la Ramazan resimleri karıştırırlar, Fil Hamdi`nin resmini ararlar...
93 TL.
Bu kitapta öğrencilerin gözünden öğretmenleri anlatılıyor. Sınıfın bütün öğrencileri tek tek söz alarak Aras Öğretmen'le başlarından geçen türlü olayları paylaşıyorlar. Anlatılan olaylar boyunca bir yandan öğretmenliğin nasıl güçlükler içinde, fedakârlıklarla yapıldığına tanık olurken öte yandan da bu mesleğin gelecek kuşakların yetişmesindeki belirleyici rolü gözler önüne seriliyor. Ben ve Öğretmenim'de öğretmen-öğrenci ilişkilerinin ne denli önemli, insani bir ilişki olduğunu, yalnız ders kitaplarındaki
100 TL.
Niyazi bu adama, -Bendeniz de bir miktar sosyalistimdir, dedi, ama buyurduğunuz gibi sosyalizmin de hududu var... Bir insan yüzde yirmi, yüzde otuz, hatta yüzde kırk sosyalist olabilir... Ama her şeyin fazlası haram... Daha önce gittiklerimize de uğruyorduk. Onlar da gittikçe sosyalist oluyorlar ve sosyalist oldukça da bize verdikleri para azalıyordu. Son gittiğimiz büyük işadamı, - Ben yüzde altmış sosyalistimdir... dediği gün, Niyazi kahvede bize, - Arkadaşlar, artık bu iş tamam, bu herifler yüzde
93 TL.
Ben bir rastlantıyla okuma olanağı bulmuştum. Açların, çıplakların, okuyamayanların yerini, şans bize gülmüş, biz doldurmuştuk. Peki bana bunları kim veriyor diye sorduğumda, o günlerdeki yanıtım 'devlet' oluyordu. Daha sonra, 'devlet kimi temsil ediyor' sorusuyla asıl karşılığı da buldum: Halk veriyordu. Türkiye gibi okuyamayanların milyonları bulduğu bir ülkede, okuyabilenleri aslında halk okutuyordu. Bunu biyere geldikten sonra herkesin düşünmesi gerekiyor. Bu borç ödenmez, ama ödemeye çalışmak gerekiyor
103 TL.
Parçalandık. Birbirimizi dövdük, birbirimizi vurduk, birbirimizi kırdık... Birbirimize düşman olduk. O zaman biz neyiz, kedi miyiz? Biz niye düşünmedik bizi çuvala atanlar kimlerdir diye? Biz niye birbirimizi suçladık? Niye asıl suçluyu aramadık? Niye düşünemedik, niye bulamadık? Sağı da solu da birbirine düşmandı. Sağ da bu memleketin insanı. Öldü, öldürdü. Hiç düşünmedik. Biz kediydik çünkü. Çuvala attılar bizi, biz birbirimizi kediler gibi tırmaladık. İster sol olsun, ister olmasın, demokrat olsun, hatta
103 TL.
Bu romanın kahramanını 1951 yılında Üsküdar Paşakapısı Cezaevinde tanımıştım. Elli yaşın üstünde sabıkalı bir sahteciydi. Romanda tastamam bu adamı anlattığımı söyleyecek değilim. Hatta anlattığım, hiç de bu adam değildir, denilebilir. Ama, romanda anlattığım Paşazade'yi bana esinleten canlı kaynak, cezaevinde tanımış olduğum o sabıkalı sahteci Paşazade olmuştur. Sabıkalarım artırıp üreterek anlatmaktan beğeni, hatta onur duyan ünlü kadın avcısı Eyüplü Halit, sahte gazeteci Mahmut Saim yada Muslukçu Tevfik
128 TL.
Birgün bir sinir hastalıkları uzmanına bir hasta gelir. -Doktor, der, hastayım, hayattan zevk alamıyorum. Açlar aklıma geliyor, yemek yiyemiyorum. Çıplaklar hatırıma geliyor, onlarla birlikte üşüyorum. Her cinayette kendimi suçlu buluyorum. Her katil bıçağının kabzasını sanki benim ellerim tutmuştur. Her atılan kurşun benim kalbime saplanıyor. Bütün bu toplumun suçları benim omuzlarıma yüklenmiş. Artık gülmesini unuttum. Doktor, hastasını omzundan tutar, pencerenin önüne getirir, perdeyi aralar, parmağıyla
88 TL.
Namus gazı yarım litrelik, bir litrelik, iki litrelik şişelerde, beş litrelik binliklerde ve onbeş litrelik damacanalarda, yani norm üzerine beş boy kap içinde standardize edilmişti. Dediğimiz gibi, çok duyarlı ve korunması pek zor olduğundan, birazcık ışık alıp Namus'larının rengi attığı için üzüntülerinden intihar edenler çok oluyordu. Gazetelerde sık sık, Sahip olduğu iki damacana Namus'unun ışık alarak rengi attığı için bir tüccar intihar etti gibi haberler çıkmaktaydı. Namus yüzünden cinayetler de oluy
93 TL.
Bir ülkenin masalları, aynı zamanda o ülkenin tarihi ve kültürü üstüne benzersiz zenginlikler sunar. Masal okurken hem büyülü dünyalarda dolaşır, olağanüstü serüvenlere tanıklık eder hem de başka kültürleri yakından tanıma olanağı buluruz. En Güzel Polonya Masalları'nda, bu ülkenin kuruluşuna ilişkin pek çok efsaneyi öğreneceksiniz: Polonya topraklarının doğası, büyük kentlerinin kuruluşu, insanlarının başından geçenler, kahramanlar, tembeller, denizkızları, büyülü hayvanlar... Bütün bunların karıştığı ser
98 TL.
Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük'te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. (...) Benim için şimdilik tek amaç, burdan kurtulmak. Ama gerçekten zübüklerd
105 TL.
Türkiye'nin toplumsal topografyasını vermeye çalışırken, bu işi kendi insanlarımla alay ederek, onları gülünçleştirerek, yererek yaptım elbet, çok da kızdım onlara. Ama bütün bunların hepsinden daha çok, hepsinden daha üstün bir duyguyla sevdim onları. Her ne yazdımsa, halkımı gerçekten, özden severek yazdım. İnsanları sevmek diye çok klişe bir söz var. Dış anlamıyla beğenmiyorum, doğru bulmuyorum bu sözü. Çünkü, insanları sevmek, halkı sevmek deyince, onları olduğu gibi, şimdiki durumlarıyla mı seveceğiz?
98 TL.
Bilindiği üzere her ülkede azçok birbirine benzer yiğitlik ölçekleri vardır. Kimi ülkede örneğin pazu gücü yiğitliğin göstergesidir. Sağlam yapılı insanlar yiğit sayılır. Kimi ülkede yiğitlik boyla bosla, pazu gücüyle değil, yüreklilikle ölçülür; gözünü budaktan sakınmayanlar yiğit sayılır. Kimi ülkede sözünü sakınmayanlar, eğriye eğri doğruya doğru konuşanlar yiğittirler. Kimi ülkede... Ülkelerden birinde yiğitliğin ölçüsü taşaktı. Yiğitlik orda taşakla ölçülürdü. Böyle olunca o ülkede kadınlardan yiğit çı
100 TL.
Bu romanı salt çocuklar için değil, anababalarla öğretmenler için de yazdım. - Aziz Nesin Bu romanda çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda çocuklar anababalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor. Bu roman çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.
90 TL.
Hey gidi hey! Vaktiyle atalarımız dünyanın üç kıtasında nal şakırdatıp kılıç sallarken onların torunları bugün oralarda çekiç takırdatıp sokak süpürgesi sallıyorlar. Memlekete döviz kazandırsınlar diye ikimilyon işçimiz yurt dışında... Çok değil, Betül Hanım ayarında ikiyüz kadınımız olsaydı, yeterdi; ne diye ikimilyon işçimizi gurbet ellere salacaktık... İnan olsun ikiyüz Betül, ikimilyon işçiden daha çok döviz getirirdi memlekete... Size bişey söyleyeyim mi, bunca senelik gümrükçüyüm, gümrüklerin bir fa
108 TL.
- Gürültüde yazarım da, yalnız yanı başımda birisi konuşursa yazamıyorum. -Canım efendim, gürültü olmasa daha iyi değil mi? Ne hakları var sizi rahatsız etmeye, yavaş da konuşabilirler. İşte Danimarka'da, İsveç'te, Hollanda'da katiyen böyle bişey olmaz. Onun için de adamlar ilerliyorlar. Çünkü onlarda insanın insana saygısı vardır. Bu saygı üstüne türlü örnekler de göstererek konuştu da konuştu. Terbiyesizlikti ama ne yapayım, o anlatırken başımı kâğıtlara eğip yazmaya başladım; yazmıyordum, yazarmış gibi y
85 TL.
Çıplak gözle görünemeyen gerçekleri, biz yazarlar uydurmalarımızla çok daha gerçek olarak, dıştan görünenin iç yüzünü ve arka yüzünü de göstermeye çalışarak anlatıyoruz. Hayır, hayır... Siz yetmiş yaşınızdan sonra, dinsizken girdiğiniz yeni dine, o dinin en doğru din olduğuna gerçekten inandığınız için değil, sevdiğiniz genç ve güzel kadının dini olduğu için girdiniz. Unutmayınız Bay Garanda, gerçek aşk, Aşkım tahtımdır! Aşkım tacımdır! diyenlerin değil, Aşkım dinimdir! Aşkım yaşamımdır! diyenlerindir.
100 TL.
Kurttan korkusu olmayan Ölmüş Eşek'in Tahtalıköy'den yeryüzündeki arkadaşı Eşekarısı'na yazdığı mektuplar. Sevgili Eşekarısı, Mektubumu alınca şaşıracaksın. Biz onu çoktan nalları dikti biliyorduk, yine hangi ahırdan çıktı diye afallayacaksın. Hiç şaşma, Tahtalıköy'deyim. Sana bu mektubumu Tahtalıköy'den yazıyorum. Bir zamanlar yeryüzünde yaşamış bütün büyükler, ünlüler, ileri gelenler, hepsi burda. Ben de onların arasındayım. Sen şimdi, Vah vah, sağlığında değerini bilememişiz! diyerek ne denli dizini döv
98 TL.
Sıralama : Göster :
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1