Sultan II. Abdülhamit'in saltanatının devam ettiği 1894 yılında, Alman asıllı İngiliz filoloğu ve oryantalisti Max Müller ve eşi Georgina Adelaide Müller tarafından kaleme alınmış toplam on altı mektuptan oluşan ve On Dokuzuncu Asır Biterken İstanbul'un Saltanatlı Günleri adıyla ilk kez Türkçeye tercüme ettiğimiz eser, yine Batı'nın gözüyle bakabilmemizi, görebilmemizi sağlayacak bir çalışma. Din, arkeoloji ve siyasete dair toplam dört mektup, konuların uzmanı Max Müller; mesire yerleri, resmi törenler, Tü

ODTÜlü Endüstri Mühendislerinin gezi hikâyelerinden kesitler sunan SeyahatnamEM seçkin kitapçılarda ve internet ortamında satışa sunuldu. 41 ODTÜlünün yaklaşık iki yıl süren özverili ve ortaklaşa çalışması sonucu ortaya çıkan SeyahatnamEM dünyanın dört bir yanına seyahat eden endüstri mühendislerinin izlenim ve anılarını biraraya getiriyor. Avrupadan Asyaya, Afrikadan Amerikaya, Avustralyadan Türkiyeye uzanan rotalarında gezginler mühendis kimlikleriyle kentlere, coğrafyalara, kültürlere bakmayı da ihmal et

Işıl Özgentürk bu kez çok keyifli ve bilgilendirici bir gezi kitabıyla okurlarının karşısında... Gezi cadısı, haritanın yırtılmış olmadık bir yerine, farklı coğrafyalara götürüyor okuru... Latin Amerika´dan, Balkanlara´a, Uzak Doğu´ya kadar bir yolculuk...Che´ye dostlardan selam götüren, mutlululuğun resmini Küba´da gören; Saraybosna´da hüzün yumağına dönüşüp Bangkok sokaklarında içten içe ağlayan bu kitapta Özgentürk kalbini ortaya koyuyor; sadece kalemini, kültürel birikimini, gördüklerini değil... Bir s

Bu kitabı yazma fikri, bir Çin gezisi esnasında oluştu. Aslında bir kültür gezisiydi bu; fakat bir yerde yaşlı Törüngey ile tanıştım ve onun büyüsüne kapıldım... Başta kendimize, sonra bütün dünyaya Batının gözüyle bakmaya alıştığımız için, zamanla Asyanın zenginliği ve derinliği karşısında mahçup oldum. Aklımın Batıda, gönlümün Doğuda olduğunu anladım. Sırtımızı döndüğümüz Doğu topraklarında kalan köklerimiz, izlerimiz ve anılarımız, sandığımızdan daha güçlü ve çok yönlüdür. Atalarımızın yüksek yaratıcılı

Truva, Yunan şairin kurgusu, kahramanların savaşıp öldüğü gerçek bir yer ya da intikamla yüklü tanrıların insanları piyon olarak kullandığı bir arena mıdır? Atlantis var mıydı, yoksa onun hikayesi alegorik bir efsane miydi? Yeni Dünya, Columbustan binlerce yıl önceki Eski Dünya medeniyetlerine mi bağlanıyordu? Zecharia Sitchinin ve okuyucularının, insanoğlunun geçmiş ve geleceğinin gerçek hikayesinin gizli kalmış tanıklıklarını keşfederek mitolojik ve efsanevi geçmişe yolculukları Truva Harabelerine ziyaret

İktidar, ekonomide, siyasette, toplumsal yaşamda ve kültürde neye elini atsa elinde kalıyor. Kaos, iktidara yakın kadrolarca doldurulan üniversitelere, bürokrasiye, polise her geçen gün biraz daha egemen oluyor. Kürt sorunu çözümsüzlük içinde her gün yeni canlar almayı sürdürürken, iktidarın körüklediği İslam-laiklik çatışması toplumu geriyor. Dinci medya Yargıtay bildirilerini, Danıştay açıklamalarını, Anayasa Mahkemesi kararlarını ´sivil darbe´ girişimleri olarak değerlendirirken, radikal-laik çevrel

Mısır ve Sudan, Afrika'nın kuzeyinde yer almakla birlikte dünyanın geniş bir coğrafyasının kültürel izlerini taşımaktadır. Kökenleri Etiyopya'ya kadar dayanan bir eski geleneksel ritüel türü olan Zaar ayinleri, her ne kadar Afrika kökenli olsa da tabiri caizse İslamileştirilerek bu bölgede yaşayan Müslüman halk tarafından yüzyıllarca yapıla gelen bir uygulama olarak dikkat çekmiştir. Günümüzde dahi zaar ayinlerinin Suudi Arabistan gibi tutucu ülkelerde bile uygulandığını biliyoruz. Genel olarak hastanın iç

Interrail, sadece bir tren bileti değildir. Avrupa trenlerinde sınırsız ulaşım sağlayan interrail, aynı zamanda maceraya, özgürlüğe, dünya vatandaşlığına, kendini keşfetmeye alınan bir bilettir. Bu kitapla siz de bir bilet alacaksınız. 25 yaşında, hayatında ilk defa yurt dışına çıkan genç bir kadınla birlikte kendinizi yeni tanıştığınız bir Yunanlının evinde kahvaltı ederken bulacak, Venedik sokaklarında kaybolacak, Katalan bayramlarında dans edeceksiniz. Sırtınızda boyunuz kadar sırt çantasıyla sokaklarda

Türk edebiyatında en büyük seyahatnameyi yazmış müellif olarak haklı bir şöhret kazanmış bulunan seyyah, memur ve asker. Padişah imamı olan Evliya Mehmed Efendiden dolayı Evliya adını almıştır. Evliya Çelebi`nin babası olan Saray Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zılli, Evliya Mehmed Efendinin yakın dostu idi. Bu sebeple oğluna Evliya adını verdi.

8 Temmuz 1497´de Vasco da Gama kaptanlığında Lizbon´dan yola çıkan küçük bir filo, bir yıl sonra, 20 Mayıs 1498´de Kalikut´a, Hindistan´a ulaştı. 1517 yılında ise Yavuz Sultan Selim´in orduları Kahire merkezli Memlûk devletine son verdi, Kızıldeniz´i ve İslam´ın kutsal topraklarını egemenlikleri altına alarak Hint Okyanusu kıyılarına dayandı. Portekizliler Hint Okyanusu çevresinde kurdukları hâkimiyetle, Doğu Akdeniz üzerinden geçen ticaret yollarını engellemiş, Asya´nın değerli mallarını okyanus yoluyla, G

Mevlânâ’nın izinde Belh’ten Anadolu’ya... “Yola çıkan, yolun karakterini kazanır” diyor Özcan Yüksek. Mevlânâ’nın büyük göçünü, Mevlânâ oluşunu anlatıyor. Çöller, dağlar, sınırlar aşıyor. Mevlânâ’nın geçtiği yolları geçerken, kendisi de döne döne dolanıyor; Horasan’da, İran’da, Suriye’de ve başka diyarlarda, Mesnevi’de ve Divanı Kebir’de, ruhsal bir yolculuğa çıkıyor. “Ayrılık bazen bütün acıların kaynağı gibi gözükür. Belki de insan sonsuz bir ayrılık acısıyla doğmuştur. Ve o doğum, kopmaktır, ayrı

Dünyada Bir Yıl; Bir Gezginin Güncesi - İkinci El (Arka Kapak Hafif Lekeli) Mayes´in İyi Bir Hayatın peşinde koşanlar için bir kült haline gelme nedenini anlamak hiç de zor değil. O, bizi sadece anı yakalamaya, şarabı yudumlamaya ve gülleri koklamaya teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda bize onun yaptığı gibi hayatımızı değiştirebileceğimizi de gösteriyor.” - Lexington Herald-Leader (Bella Tuscany hakkında) “Tutkulu gezgin bir şeyler arıyor. Neyi? Sizi değiştirecek bir şeyi… Değişim -deneyimlerin dönüşü

Oktay Sinanoğlu, Türk Aynştaynı adlı kitapta, 1963 yılında ODTÜ´de ´Türkçe´ seminer vermek istediğini ama benim mosmor kesildiğimi ve bu Türkçe semineri önlediğimi yazıyor. Tümü ile yalan! Oktay Bey, değil Türkçe Kimya semineri vermek, doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyordu. 1940´lı yıllarda İstanbul Üniversitesi´nde başlayan üniversite yaşamı Ankara Üniversitesi´ndeki asistanlık ve doçentlik yılları Türkiye Cumhuriyeti´nin en çalkantılı dönemini kapsayan 1960´lı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi´nde

Fatih Kerimî´de Cedidcilerdendir ve Gaspralı ile aynı emeli paylaşmaktadır. Yazarın İstanbul´da eğitim görmüş olması ve İstanbul türkçesini biliyor olması da eserin dilinin bu şekilde olmasını sağlamıştır. Fatih Kerimî´nin fikirlerini eserine yoğun olarak yansıttığını görüyoruz. Yazar gezip gördüğü yerlerdeki meseleleri tesbit ediyor, bunların sebeplerini gösterirken, çözüm ve önerileride sunuyor. Esere dikkat edilirse, Türk dünyasının bugünkü siyasi, ekonomik ve sosyal plandaki sıkıntılarının, yüzyıl önce

Osmanlı Devleti´nin kurulduğu dönemden başlayarak Türklerin tarihini, devlet, toplum, hukuk ve askerlik düzenini, gelenek ve göreneklerini, dil ve kültürlerini bir araştırma konusu haline getiren Avrupalılar, Türklerin musıkisini de incelemekten geri kalmamışlardır. Bu kitap, seyahatname, anı, günlük, mektup gibi canlı gözlem ürünü Avrupa kaynaklarında yer alan, Türklerin musıkisiyle ilgili malzemeyi değerlendiriyor. XV. yüzyıldan başlayarak XIX. yüzyıl sonlarına kadar başka Istanbul olmak üzere çeşitli Osm

Onur İnalın daha önce 2 baskı yapan Peradan Beyoğluna kitabı yeni yayınevinde genişletilmiş yeni baskısıyla okurlarla buluşuyor. Pera bölgesinin zamanla günümüzün Beyoğluna dönüşümünü Buket Uzunerin arka kapaktaki yazısında belirttiği gibi zaman tünelinde yapılan bir yolculuk tadında sokak sokak, bina bina anlatıyor.

Bu anıları Lübnan`da heykeltıraşlığın öncüsü Yusuf el-Huveyyik, edebiyatçı bayan Edfik Caridini Şeybub`a anlatmıştır. Eser, el-Huveyyik`in Paris`te Cibran ile beraber geçirdiği 1909-1910 yıllarına ait anıları içermektedir. Bu sıralar her ikisi de daha ömürlerinin baharındaydı. Her konuda görüş alışverişinde bulunuyor, bütün düşüncelerini birbirlerine açıyorlardı. Bu kitapta Cibran`ın Paris yaşantısı, nasıl düşündüğü, nasıl düş kurduğu, hayata, sanat devrimine ve aşka bakışı ilk defa olarak bütün gerçekliğiy

Aurelius Augustinus`un felsefi birikimiyle Hıristiyanlık öğretisini kendi hayatı çerçevesinde tartıştığı İtiraflar`ı ortaçağın en önemli metinlerinden biridir. Jostein Gaarder`in, bu itiraflarda sözü geçen sevgilinin bir mektubu olarak sunduğu Hayat Kısa-Vita Breviste Floria Aemilia, bir yanda dünyevi arzularıyla mücadele eden, bir yanda da ruhunu kurtarma çabasındaki bir papazı kadın gözüyle sunuyor okura.. (Arka Kapak)

Osmanlı İmparatorluğundaki gündelik yaşamı anlatan en ilginç belgelerden biri Rålamb, saraya İsveç kralının elçisi olarak gelmişti. Çok ilginç ve öğretici olan bu günlük aynı zamanda oldukça eğlencelidir. Okur, Rålamb´la birlikte dönemin İstanbul sokaklarında dolaşır, kayıkla Boğaz´a ya da Marmara adalarına kürek çeker, Belgrat ormanındaki su kemerlerini seyreder, Eyüp´ü ziyaret eder Yanmış bezelye tadında bulduğu Türk kahvesinden ilk yudumu onunla birlikte alır, göçmen kuşları geri dönmeye zorlayan 1658

Bu kitabın çerçevesini, Yeni Tarih Dergisi´nde yayımlanan "Boğaziçi´nde Bir Tetkik" başlıklı, adım adım, semt semt Boğaziçi´ni gezdiren tarihi bir tefrika oluşturmaktadır. Ortaköy´e neden Ortaköy dendiğini, yahut Yuşa Tepesi´ndeki mezarda yatanın kim olduğunu okurken Boğaziçi´nin etnik, dinsel ve sınıfsal çeşitliliğini, yüzyıllar boyu bu iki kıyıya sahip olmak uğruna yaşananları ve İstanbul´un ne denli büyük bir mirasa ev sahipliği ettiğine de tanık olmaktayız. "Boğaziçi´nde Bir Tetkik"i tamamladığını düşü