Bindörtyüz yıldan beri sürüp giden medeniyetler çatışması içinde, batının önyargılar ve yanlış anlamaları yüzünden savaş dini olarak nitelediği İslam dininin, aslında barış dini olduğunu, İslam’a ve Müslümanlara terör üzerinden yapılan saldırıların haksızca, bilinçsizce yapıldığını Kur’an ayetleri referans gösterilerek ispatlandığını, bu kitapta göreceksiniz.

Tarih boyunca önemini hiç yitirmeden gelen kadın konusu İslâmiyet’in ortaya çıkışından sonra da en dikkat çekici hususlardan biri olup önemini günümüzde de aynıyla korumaktadır. İslâm kültür coğrafyasında meseleye farklı yönlerden bakanlar çıkmış, konuyla ilgili çok sayıda kitap yazılmıştır. İslamiyet’in kadın konusundaki görüşlerini derli toplu bir şekilde yansıtan elinizdeki eser, akademik bir dille yazılmamakla birlikte, ortaya atılan görüşlerin hemen hepsi bir ayet ya da hadisle desteklenmiştir. Ese

İnanç hürriyeti, insana 'insanlık' vasfını kazandıran ve en başta gelen temel haklardan birisidir. Aynı zamanda inanılan düşünceyi herhangi bir baskı ve şiddete başvurmadan yaymaya çalışmak da bir haktır. Elbetteki bu hakların aynı zamanda bir ödev niteliği arzettiği de dile getirilmelidir. Yani inanan insanlar, inançlarını kendileri yaşadığı gibi başkalarına anlatmakla da yükümlüdürler. Bu sorumluluk ise en anlamlı karşılığını İslam inancında bulmaktadır. İslam dinini benimseyen bir insan çevresindeki olay

Dört mezheb imamı, fıkıhçıların ileri gelenlerinin imamları/önderleridir. Onlar, doğuda ve batıda yayılmış olan dört mezhebin kurucularıdır. Bu mezhepler, geçmişte olduğu gibi hal-i hazırda da meşhurdur. Sözkonusu imamlar Ebû Hanîfe, İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel'dir. -Allah hepsinden razı olsun- Onlar, gökyüzünde, etrafı yıldızlardan hâlelerle çevrilmiş parlak dolunay gibi idiler. Bu imamlardan her birinin hayatını okurken, yaşadıkları çağı, doğumlarını, yetişmelerini, hayatlarını, hocaların

Sevgili Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed (Sallellâhü Aleyhi Ve Sellem)in "Her şeyin bir kalbi var. Kur'an'ın da kalbi "YASİN"dir." buyurduğu YASİN Suresinin daha önce Arapça olarak yazılmış olan tefsirinin Türkçeye çevrilmiş şeklidir. Her müslümanın dinî hislerinin gelişmesine katkıda bulunacağına inandığımız bu kitabı bütün din kardeşlerimize tavsiye eder, Allah (Celle Celâlühû) hazretlerinden bu kitabı hayırlara vesile kılmasını niyaz ederiz.

Fıkıh usulünde önemli bir yere sahip olan merhum Molla Husrev'in Mirkat isimli eserini tercüme ve şerh etmeyi nasip eden Rabbime nihayetsiz hamdederim. Tercüme ve şerhteki tüm kusur ve hatalarıma rağmen, bu şerefli işteki halisane niyetimle Allah katında bir ecre nail olmayı umuyorum. İçerdiği konunun ağırlığı tercümenin zorluğunu ve önemini ifade etmeye yeterlidir. Noksanlarımsa aczime şehadet eder. Mevzuların zorluğu nedeniyle herkesin anlayış derecesi farklı olacaktır. Hiç kimse fıkıh usulünün bütün mes

Bazı dostlarımdan, fikri eserlerin yanında ashabın ve selefin yaşadığı saf İslamî hayatı anlatan ve yorumlayan gerçek hikâyeleri eğitici içerikli ve terbiye edici kitaplar da yazmamı isteyen teklifler aldım. Biraz düşününce bu isteği haklı buldum. Öyle ya, yüce Yaratıcımız da bol bol kıssa anlatmıyor muydu Kuranda? Bizler onun ahlakı ile ahlaklanmanın yanısıra ifade ve üslubunu da örnek almalı değil miydik? Siz de farkına varmışsınızdır, bir konuşmacı ilmî ve fikrî bir konuyu anlatırken dinleyiciler sakin v

"Bilindiği gibi aklı başında insanlar akılla, fikirle, ilimle, hikmetle, delil, belge ve kanıtla mücadele eder, tartışırlar. Zalimler ve zorbalar bunlardan anlamaz, dolayısıyla bunları aramazlar. Onların anladığı sadece güçtür, kaba kuvvettir. Batıl da zaten genellikle zalimlerin ve zorbaların davasıdır ve dayanağı aynen öyledir. Onun için batıla efendilik sökmez. O, güçten anlar. Hak bunu bilmesine rağmen, mücadelesini yine akılla, fikirle, ilim ve hikmetle yapmalı, ama yedekte daima batılı korkutacak ve

Peygamberimizn hadislerinde açıkladığı gibi " yeryüzünün en hayırlı suyu" Zemzem´dir. "Zemzem ne niyetle içilirse o etkiyi yapar. Şifa için içersen Allah sana şifa verir. Bir şeyden korunmak için içersen Allah seni ondan korur. Susuzluğunu kesmesi için içersen Allah susuzluğunu giderir." (Darekutni) Zemzemi´in henüz bütün sırlarını öğrenmekle birklikte ortaya çıkan özellikleri onun öenmini daha da artırmaktadır. Bu eserde Zemzem gerçeğini, sırlarını ve mucizevi yönlerini hadislerin ve ilmin ış

Asrımız alimlerinden Ahmed Hamdi Aksekili, 1887 yılında Aksekide dünyaya gelmiştir. İlk derslerini babası Mahmud Efendiden alıp, Kurân-ı Kerîmi hıfzetmiştir. Çocukluğunda ve gençliğinde çeşitli hocalardan dinî ilimler tahsil edip, talik yazmayı ve mühür kazmayı öğrenmiştir. İlerleyen yaşlarında yüksek tahsil yapmak üzere İstanbula gelen Ahmed Hamdi Hoca, tahsili boyunca Mehmed Akiften Arapça dersleri de almıştır. Darul-Fünun Ulûm-i Âliye-i Dîniye, Darul-Hilafetil-Âliye ve Medresetül-Mütehassısînde tahsilini

İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allahın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Bakara suresi 218) İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihat edenler ve (hicret edenleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar hakiki müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır (Enfal 74) Aslında insanoğlu daima hicret halindedir. İnsan

Zevk-ü sefâ’ya bir tepki olarak doğan İslâm sûfîliği, yerin göğün gerçek sahibi, efendisi Allah’a kulluğu hedeflemiştir. İç âlemi nurlandırmak, hakîkat-ı Muhammediyye’ye (insan-ı kâmile) nâil olmak onların en büyük arzusuydu. Bu duygular içinde hayatlarını idâme ettiren büyük sûfîler, Uzakdoğu’da, Anadolu da, erişebildikleri her yerde Müslümanlığı anlatmışlardır. Onların bu alçak gönüllü, ahlâklı duruş ve yaşamları karşısında geniş halk kitleleri Müslümanlığı kabul etmişlerdi. Hatta ilk sûfiler, kendilerini

Hz. Peygamberin tavsiyeleri kapsamlı ve çeşitlidir. Bu küçük kitapçık, sevgili Peygamberimizin babalar, çocuklar, ana-babaya iyilik etmek; selamlaşmak, hasta ziyareti, cenazeye katılmak, komşu hakları, yolda takınılacak edep gibi müslüman'ın müslüman üzerindeki hakları konularındaki tavsiyelerini içermektedir. Ayrıca bir Müslüman'ın bir gününü ve hayatını kapsayacak şekilde Allah'a ibadet ve tâat içerisinde geçirmesine yol açacak zikir ve dualarla ilgili olarak Hz. Peygamberin tavsiyelerini de bu kitapçığın

Yeraltında neler oluyor? - Yer altında ne var? - Hz. Peygamber kabirde olanları nasıl haber veriyor? - Kabir içine konulanı sıkar mı? - Kabir sıkmasından hiç kimse kurtulamaz mı? - Kabir sıkması mümine azap mıdır? - Kabir fitnesinden kimler kurtulacaktır? - Ruhlar ölümden sonra nerede olacaktır? - Müslümanların ruhları birbirleri ile buluşurlar mı? - Kabir azabının sebepleri nelerdir? - Kabir azabından kurtarıcı sebepler nelerdir? - Yaşayanlardan kabir nimetini veya azabını görenler varmıdır?

Bu kitap ne bir çeviri kitabı, ne de iddialı bir dilbilgisi kitabıdır. Hazırlanmasındaki temel amaç Kuran okumasını bilecek kadar Arapça bilgisine sahip ve aynı zamanda en azından temel düzeyde İngilizce bilen kişilerin iki dili bir arada çalışmalarına ve geliştirmelerine imkân tanımaktır. Çalışmamız bu yönüyle hem Türkiyede hem de dünyada tektir. Ayrıca bundan önce yayımlanmış olan çalışmalarımızın (Arapça-İngilizce-Türkçe Ticari Alıştırmalar Kitabı, İngilizce-Türkçe Harici Garanti ve Akreditif Sözlüğü ve

Ruhumuz, nefsimiz yahut içimizdeki esrarengiz kuvvet, nasıl bizim maddi vücudumuza hâkim ise, peygamberlerin "büyük ruh"u da Allahın emriyle cihana hâkimdir. Ruhani cihanın kanunları, maddi cihanın kanunlarını etki altına aldığından "büyük ruh" yeryüzünden sema'ya bir anda yükselir, bir darbe ile denizleri ayırır, bir işaretle ay'ı ikiye böler, büyük toplulukları birkaç lokma ile doyurur, parmaklarından sular akıtır, bir nefesle hastaları kurtarır, ölüleri diriltir, bir avuç toprakla orduları tarumar eder,

Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz, Allah'ın dinini tebliğ etmek için, insanları hidayete erdirmek ve karanlılardan aydınlığa çıkarmak için canla başla çalışıyor, gece gündüz demeden gayret gösteriyordu. Erkek kadın, genç yaşlı, zengin fakir ayrımı yapmaksızın herkes O'nun hedef kitlesiydi. İnsanların hidayete ermesi onu mutlu ediyor, inanmamaları ise çok üzüyordu. Efendimizin (a.s) tebliğ hizmetinde Kur'an'ı Kerim'den sonra en önemli destek kendisinin vahiy destekli olan inci gibi sözler

Bu kitapçıkta hastalık sebepleri ve bu esnada nasıl sabredileceği ele alınmış, ayet ve hadislerle öz olarak anlatılmıştır.

İnanç hürriyeti, insana 'insanlk' vasfını kazandıran ve en başta gelen temek haklardan birisidir. Aynı zamanda inanılan düşünceyi herhangi bir baskı ve şiddete başvurmadan yaymaya çalışmak da bir haktır. Elbetteki bu hakların aynı zamanda bir ödev niteliği arzettiği de dile getirilmelidir. Yani inanan insanlar, inançlarını kendileri yaşadığı gibi başkalarına anlatmakla da yükümlüdürler. Bu sörumluluk ise en anlamlı karşılığını islam inancınd bulmaktadır.

"Dünyanın boş yere yaratıldığını onun hiçbir kıymeti olmadığını sanarak dünyada çalışmayı, dünyayı daha güzelleştirerek iyi işler yapmayı bırakanlar hataya düşmüşlerdir. Şimdi ölünce anlamışlardır ki, dünya; çalışmak, iyi işler yapmak için yaratılmıştır. Rabbimiz; o (Allah) ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır." (Mülk,2) buyurmuştur.