"Bunu neden yapıyorum biliyor musunuz? Siz ikiniz beni terk ettiniz, inanılmaz acılar çekmeme sebep oldunuz. Size ulaşacak durumda değilim. Gözyaşlarımı içime akıttım. Şimdi siz de bana asla ulaşamayacaksınız ve gözyaşlarınızı çaresizce içinize akıtacaksınız. Bir de şu cümleyi hiç unutamayacaksınız: Uçurumun kenarında dans edilmez!"

"Yaşamın acılarını umuda dönüştürmenin ve kimlik arayışının muhteşem destanı. İnsan yaşamını apansız değiştiren olaylar vardır, alır sizi düşlere götürür, kimi zaman da gerçeklerin tam ortasına. Yaşamak sorgulamaktır aslında her şeyi. Sorgulayıp taşları yerli yerine oturtmak eylemi değil mi bu başlangıçlar, bitişler? Her soru, yanıtını içinde gizlediği için soru olur. Biz yanıtını bulmak için, yılmadan karanlığa dalarız. Aşk acısını, bir gemi güvertesinde bizi bekleyen ufka anlatır dururuz. İşte Sevgi'nin

Yönetim. Nedir yönetim? Herkes yönetici olur mu? Olabilir mi? Yöneticilik doğuştan gelen bir kavram mıdır? Yoksa öğrenilebilinir mi? Organizasyon nasıl yapılır? Yönetim günümüze gelinceye kadar ne gibi evrelerden geçmiştir? Planlama nedir? Bu kitapta bu soruların cevabı kısmen de olsa yer almakta. Yönetimle ilgili birçok konuya yer verilmektedir. Uzun süren hazırlık aşamasında bu konulardaki literatür taranmış ve yönetimle ilgili kavramlara yer verilmeye çalışılmıştır. Bu kitapta aradığınız bilgiyi bulacak

"Bir Yaratıcı... Dört Krallık... Dört Hükümdar... Yedi Etikra, yedi yeşil renkli halka... Ve ilk uyanışta kutsandı Yedi Etikra. Siyah Yıldız... Okunmaması gereken bir büyü... Beklenmeyen bir son... ... Her şey bitti derken, ne zaman en son Etikra da toprakla buluştu; paralel zamanda Dünya'da, özel olduklarından habersiz, rüyalarıyla kaderleri çizilen yedi bebek doğdu."

1903 yılında Macaristan´da doğan Politzer, genç yaşta ülkesini terk ederek Fransa´da yaşamaya başladı. 1930 yılına kadar felsefe öğretmenliği yapan George Politzer, bu arada resmi burjuva ideolojisi haline getirilmeye çalışılan ve akademik çevrelerde göklere çıkarılan Bergsenizmin gerçek karakterini açıklayan eserini yazarak, ilerici felsefeyi savundu. 1930 yılında Paris İşçi Üniversitesi´nde Diyalektik Materyalizm dersleri vermeye başlayan Politzer, bu görevini savaş yıllarının başında kurşuna dizilerek öl

Gök Benim, Yer Benim: Güvenilir bir el kitabı, heyecan verici bir okuma kitabı. İnsanlığın en eski imgelerinin ve mitlerinin yaratıcı ve döneme özgü bir biçimde ele alınmasına yönlendiren, tek ciltlik bir Tanrıçalar Kütüphanesi. Yalnızca kadınlar için değil üstelik: Kültür ve Dinler Tarihinin önemli bölümleri. Mitler ve masallar, şarkılar ve dualar, söylenceler ve güldürüler, şiirler ve tasvirler; geçmişte kalan kültürlerin tanrıçalarına ilişkin eğlendirici bir okuma kitabı. Walküre´lerin, kahinelerin, şey

“Xanthippe kötü huylu bir kadındı; zaman geçsin, eğlence olsun diye Sokrates’i döverdi.” Günümüze ait bu öğrenci şarkısı dedikodunun ne kadar kalıcı olabileceğini gösteriyor; çünkü Sokrates’in karısı Antikçağ’dan günümüze kadar çoğu kez hırçın ve kavgacı bir kadın imajıyla edebiyat ve sanat dünyasında dolanıp durmaktadır. Michael Weithmann bu imajı düzeltiyor ve mitin arkasındaki gerçeği saptıyor.

Gustav Schwab'ın bu kitabı kendi türünde yazılmış en önemli ve en kapsamlı klasik olarak kabul edilmektedir. Günümüzde Batı uygarlığının kültürüne damgasını vuran Yunan tanrı ve kahramanlarına ait efsaneleri çok canlı bir anlatımla günümüze taşır. Birinci bölümde; en eski Yunan efsaneleri, Argonotlar, Herakles ve Oğulları, Theseus, Oidipus ve Thebai'li Yediler efsaneleri anlatılır. İkinci bölüm; Troya'ya, üçüncü bölüm ise Son Tantalidler, Odysseus ve Aeneas'a ayrılmıştır. Bu eser Antikçağ’ın kahramanlar

Yaşı ilerlemiş birçok arkadaşımız gibi, gençler de Troya Savaşı’nın sadece adını bilirler. Bilgi dağarcığımızda çeşitli olaylar kara lekeler şeklinde ortaya çıkar. Bu kara lekelerin en belirginlerinden biri Troya Savaşı’dır. Bu nedenle ben de bu konuyu seçtim. Tutku ve şiddetin sentezi insanlar için hep ilgi çekici olmuştur. Zaten insanlık tarihi aslında cinsellik ve cinayetler tarihidir ki bu da bizi çok cezbeder… Sizleri zor ve dolambaçlı yollardan değil, en kısa yoldan Troya’ya ulaştıracağım. Sonunda

Gustav Schwab’ın bu kitabında yer alan 9 öyküde; Ortaçağ mitolojik kahramanlarının can alıcı, ders verici maceralarının yanı sıra iyilikle kötülüğün amansız mücadelesi günümüze ışık tutacak şekilde, akıcı bir dille sunulmaktadır. Kocalarından kötülük gören zavallı kadınlar için yazılmış olan bir öykünün kahramanının başına gelenler, günümüz kadınlarının kolay kolay yaşayabileceği şeyler değildir. Yine de öykünün kahramanının dirayetli kalabilmesi; haksızlıklara büyük bir dirençle karşı çıkması, birçok kö

Erich Fromm, bütün kitaplarında ele aldığı “insan” ana-fikri etrafındaki düşüncelerini açık, anlaşılır ve akıcı bir dille bu kitapta da anlatmaya devam ediyor. Kendimizle uyum içinde yaşadığımız sürece mutlu bir yaşama sahip olabiliriz. Bu kitabı okuduktan sonra, kendinizi yeniden değerlendirerek “yeni bir insan” tanımlamasına daha sıkı sarılacağınıza inanıyoruz.

Ben, hikâyeyi kendime göre anlatıyorum. Sonuçta insan kendisini kayırmaz mı? Ne yaşamış ya da nasıl hatalaryapmış olursa olsun, insan hep kendini olayların içinden sıyırmaya çalışır. Sütten çıkmış ak kaşık misali. Bugüne kadar katıldığımız tüm topluluklarda nefret kazandı Nazmiye, hem de bunu büyük bir keyifle yaptı. İnsanlar bana ilgi gösterdikçe o da kendinden nefret ettirmek için çabaladı. Ancak bu şekilde kendisini kabul ettirdiğini ve unutulmaz olduğunu düşündü.

Bu eserde; dünya tarihi boyunca insanlığa hükmetmek isteyen güçleri, onların güç kaynaklarını ve yapılarını bulacaksınız. Dinleri, dilleri, ırkları, coğrafyaları, kültür ve medeniyetleri her ne kadar farklı olsa da, tüm insanların, değişik tarihsel dönemlerde karşılaştıkları ve her zaman boyun eğmek zorunda kaldıkları; Ruhban Sınıfı İktidarı, Kral İktidarı, Yalın İktidar, Devrim İktidarı ve İktisadi İktidar gibi egemen güçlerin tüm yönlerini ve yönetim güçlerini daha yakından öğreneceksiniz ve kendinizi –gü

Sanatın ve sanatçının tanıklıkla yetindiği günler çoktan geride kalmış gözüküyor... Sanat estetiğinin tanıklığa indirgendiği süreçler ile, modernizmi kuran Aydınlanma Aklı, Küresel kapitalim tarafından işgal edilmiştir. Artık içeriğine güzel algısından daha fazlasını katmak zorundadır sanat. Bu kavramlar hem politikadan, hem de etik´den alınacak kavramlardır. Sanatçının özgünlüğünü işaretleyen estetik oluşumlar; başkaldırı vicdan dil ve itiraz bilindik kimliklerini ne yazık ki giderek yitiriyor. Şimdi bu