Sen seni bil, hiçliğe bürün, kaliteni bil. Kimseye fark ettirme, Rabbine sığın. Hâlini de biliyor Allah (cc), talep ettiğin hayatı da. Sen seni bilmezsen, benliğe düşersin. Hiç ol! Denize düşen yağmur damlası tatlıdır, denize düşünce tuzlanır. Hâlinden şikâyet etmez, orada hiç olur. Kar, toprağa düştüğü anda erir, hiçliğe bürünür. Hakkın verdiğini hak olarak kullan. Sırların içindeki güzelliği Rabbin için kullan. Sohbet, muhabbet ederken biliyorum diye içine düşme, bilgin yok, fikrin yoktur, her şe

Elinizdeki bu eser; Peygamber (a.s.) varisi, hakikatin mürşidi, doğunun meşhur âlim ve kanaat önderlerinden, kendilerinden çokça istifade edilen, önemli hizmetlerde bulunmuş mutasavvıf ve mütefekkir Seyda Şeyh Ubeydullah el-Qewmân-î'nin hayat hikayesini ihtiva etmektedir. Bu ilim ve Irfan sahibi mürşidin sîretini; Şahsiyeti, İlim tahsil serüveni ve Tasavvufi ekolü olmak üzere üç bölümde kaleme aldık. Okuyucunun; eserden, hayatına rehberlik ve örneklik teşkil edecek tecrübe ve hikemiyattan azami derecede ist

Şefaat terim olarak, Allah katında mertebesi yüce birinin, bir mümin kişinin bağışlanması veya yüce mertebelere ulaşması için Allah'a yakarmasıdır. Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akidesine göre şefaat haktır. Hâfızların, meleklerin, şehitlerin, evliyalar ve çocukların bu imtiyaza nail olacakları yani şefaatçi olacakları sahih rivâyetlerle sabittir. Şefaat-i Ûzma (büyük şefaat) izni Efendimiz (s.a.v.)'e verilmiştir. Tevessül; Allah'a yaklaşmak veya duaların kabulü için bir ibâdeti, âmeli veya takvasıyla tebarüz e

Kadere iman demek, bulunduğun anı değerlendirmektir. Takva: İşini iyi yapmak demektir. Onun gibi, şunun gibi değil, dün olduğumuzdan daha iyi olmalı. Rekabet değil, refâkat etmeli. Ne ileride ne geride, yerinde olmak önemlidir.

Allah'ın (cc); ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği an'da başladı İblis'in İnsan'la savaşı. Birinci perdeyi kazandığı vehmine kapılan iblis'e, Allah'ın (cc) cevabı; 'benim safımda yer tutanlar final perdesini zaferle indirecek ve sınırsız nimetlere mazhar olacaklardır'. Sonra kötülük ve iyilik çoğaldı. Başlayan kavga hala devam ediyor. Bitecek mi? Hayır. İblisin ordusu, Hakikat nimetini örtmenin gayretinde. Rahman'ın kulları, Hakikat'ı bütün boyutlarıyla hâkim kılmanın cehdinde. Sen; emanetin sahi

Allah var mı? Bu kitapta, atadan, babadan gelen bir inancı yerine getirirken, içindeki tatminsizlik sebebiyle tüm söylemlerin ve ibadetlerin arkasının, sadece inanılması gereken, sağlam temellerle oturtulmamış söylemler olduğunu fark eden ve bu sebeple baş başa kaldığı cevapsız soruların cevabını bulmak için arayışa giren kahramanımızla birlikte, Allah var mı? sorusuna cevap arayacağız. Peygamberler, peygamber olmayıp, sadece yaşadıkları dönemin zeki insanları olup içinde bulundukları toplumu daha iyi, dah

Bu hayat insanoğluna bahşedilen en büyük nimettir. Hayatı güzel ve temiz yaşamak bizim üzerimize bir borçtur. Çünkü bu hayat bize emanet verilmiş, bunun dönüşü ve hesabı var. Doğruluğu, iyiliği, güzelliği kendimizde yaşatmak, zamanı geldiğinde şu bedeni Hakk'a tertemiz döndürebilmek insanın en büyük sorumluluğudur. İslâm'ın doğru anlaşılması hayatı güzelleştirir. Çelişkilerden, bid'atten uzak, dinin esaslarına uyarak teslimiyet göstermek; yalandan, kibirden, şöhretten uzak, her şeyin karşılığını Allah'tan

Aksaray'ın Sultanhanı Köyünden İslâmbol'un Sultanhamamı semtine akıp gelen; Muğla Marmaris Bozburun'da Hakka yürüyen; Üsküdar Karacaahmet Kabristanında 4. adada medfun Şıh Hasan Sarı Baba (1922-1999). Her şeyi anadan asıldan anakaynaktan alıp salan ümmî bir ârif. Okyanus gönüllü bir velî. Hasan Baba'nın gönül gözelerinden dökülen âb-ı hayat özelliğine sahib lezzetli irfân sohbetlerini tadacaksınız bu kitapta. Yâ Selâm!..

Dünya hayatında yaşanan bir İFLAStaki MANEVİ DİRİLİŞin hikâyesi idi bu satırlar... Aslında, Yaşar Bey'in ifadesi ile muhteşem bir ŞEFKAT TOKADI idi tüm yaşananlar... Aradan yıllar geçti... Dünyalık imkânların bittiği yerde, kendisine SONSUZLUK KAPILARInı açan RABB'ine adadı ömrünü Yaşar Bey... Eşini, en zor zamanlarında yalnız bırakmayan, onu büyük fedakarlıklarla bekleyen ve destekleyen sevgili eşi, hayat arkadaşı ve YOLDAŞı Şehbal Hanım da nasiplendi, bu manevi lütuf yağmurundan!.. Hayata bakışları değişt

Bazen fazlaca zorlanıp tamam her şey bitti, buraya kadarmış noktasına bile gelebiliyoruz ve işte tam bu noktada kalkıp yeniden, sıfırdan başlayabilmek, her şeye rağmen iyilerden ve kendin kalabilmek önemli oluyor. Sana bütün bunları yaşatan yüce Rab'binin muradı, aşırılıklarınla O'nun görevine soyunarak haddini aştığını, halbuki O'nun dilemediği hiç bir şeyi olduramayacağını, aczini anlaman. Bu noktadan sonra gerçekleşiyor tekamül de. Vazgeçmek üzerine onca ahkam kesseniz de, bazı şeylerden isteseniz de va

Rahmânî cezbeler içerisinde sâde ve sereserpe konuşan Harputlu Kemâl Efendi'yi doğru anlamak hem çok kolay, hem de çok çok zordur. Üstad Necib Fazıl'a göre anlamak diye bir şey yok zâten, anlar gibi olmak vardır. Bu duygular ve algılar ikliminde okunması gereken bu kitab, belli bir kesime değil herkese hitab özelliğini taşıyor. Herkesin ve her kesimin tadabileceği çooook şeyler var bu sohbet sofralarında. Kitabın Sünnetin, hakîkatin ve hıkmetin, kısacası Dört Kapı'nın ve Kırk Makam'ın selâm ve kelâmını öze

TRT'den emekli prodüktör Hüseyin Kanyılmaz'ın kalem ve kelâmıyla Kırkkandil'in Kırklar Sofrasını şenlendiren bu kitab; ten beden nefs kesâfetini gönül zihin ve ruh letâfetine devreden bilge hekim Prof. Dr. Münir Derman Hazretlerinin hârikalarla dolup taşan kutlu hayatından hayret ve gayretinizi tetikleyen çok gizemli esrar yumağı kesitler sunuyor. Şükür elhamdülillâh. Herkesin ve her kesimin zevkle şevkle heyecanla okuyacağına inandığımız bu kitab; Kur'an-ı nātık (Konuşan Kur'an) özelliğine sâhib bir ilm-i

Büyük arif, rehber şahsiyet,Seyyid Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşıbend (doğ.Türkistan1318/öl1389) hazretlerinin hayatlarından derleyip toparladığımız bir güzellik yumağını sunuyoruz bu kitabta sizlere. Yâ Selâm!..

Halvet celvet iklimlerinde insanları hep iyiye, güzele ve doğruya çağıran Aziz Mahmud Hüdâî Hazretlerinin hayâtına açılan bir penceredir bu kitab. Yâ Selâm!..

En kısa ve en öz ifade ile namazgâhlar: parıltıları hâlâ sönmeyen yüksek bir uygarlığın zengin duyarlığı içinde fizikle metafiziği kucaktaştıran peyzaj mimarlığımızın, açık mekân kültürü ve yaşanılır çevre düzeni anlayışımızın dünümüzden günümüze yansıyan açık anıt ve kanıtlarıdır. Biz bu kitabcıkta, bir kısmı, her türlü ihlâl ve ihmâle rağmen hâlâ direnen, bir kısmı kültürel miras durumuna düşen, İstanbul çevre kültürü bağlamında çok yönlü önem ve değer taşıyan vakıf, namazgâh ve İstanbul Namazgâhları konu

İslâmbol'un tarihinde 1453'lerden 1923'lere uzanan zaman dilimlerinde yirmidört şefkat ve muhabbet âbidesi pîr âsitânesi var. Her şehirde bu kadar çok pîr âsitânesi yok! İslâmbol için paha biçilmez bir kazanım bu! Bu bir nasib kısmet, bu bir nimet! Bu nimetin kadrini kıymetini bilmek gerek! Pîrler, büyük insanlık ailesini iki cihanda da aziz edecek tek sistem olan güzelim İslâmiyetin şerîat + tarîkat + mârifet ve hakîkat kapılarına bağlı yol yöntem müctehidleridir. Beşerlik-şaşarlık vâdilerinde insanı çok

Dünya küçük İstanbul büyük; kültürümüzün kalbi İstanbul! Bu yorgun kalbde vaktiyle neleeeer vardı neler! Uygarlığın yüzakı eserler! Bu kitabta, şimdilerde pek çoğu yerinde olmayan o kadar çok hayrat vakıf eserine rastlayacaksınız ki, hayretler içerisinde kalacaksınız. Bir mahalleye girdiğiniz zaman, orada vaktiyle neler var idiyse ve şimdilerde harâb ya da yok olmuş ise, onların pek çoğunu bu kitabda bulacaksınız. Oturduğunuz yerde İstanbul'u gezecek ve mahallenizin vakıf tarihini seyredeceksiniz bu kitabta