Aşk kapıyı bir kez ve usulca çalar, geldiğini anlamak belki zaman alır ama gidişi bir kıyamete benzer, yıkar geçer. "Birini hayatından çıkıp gidecek kadar çok sevdiniz mi hiç? Gerçekleri görmesi için yokluğunuza ihtiyacı olduğuna inandınız mı ve benim gibi fena halde yanıldınız mı? Aşk zaten bir yanılgılar bütünü. En çok seven, en çok yanılır ve hayatta bir yanılgıdan daha çekici hiçbir şey yoktur. Benim bunu anlamam için on dört koca yıl geçmesi gerekti. On dört yılda yaşadığım her şey, beni o gün o kapıy

Yalancıları iyi tanırım ben; birine her gün aynadan bakıyorum çünkü. Aşk çok tuhaf kelime... İnsan her duyduğunda yeniden inanıyor. Aşk, dünyanın en güzel aldanışı. Sonunu bilerek koştuğumuz uçurum. Tam atlayacakken, tutar umuduyla, gözlerinden yüreğine koşmuştum ben de. Yarı yolda çelme takanın sevdiğim adam olacağını bilemezdim elbette. Tutku, karşı konulmaz bir çekim, imkânsızlıklar içinde yeşeren bir aşk...

Heyecan dolu yolculuk Kızıl Ölüm ile sona eriyor. Nil ve arkadaşları kasabadaki laneti ortadan kaldırmayı başarabilecek mi? Herkesin umudu olan Nil'in seçimleri ona güvenenleri nasıl etkileyecek? Gülşah Elikbank, serinin son halkasında okurlarını yine ellerinden düşüremeyecekleri bir romanla başbaşa bırakıyor. Bilinmezliklerle dolu hikâyenin bütün parçaları Kızıl Ölüm'de tamamlanıyor.

Rüyalar, Tanrının insanlarla konuşma yolu olabilir mi? Peki ya Evren, Tanrının rüyasından ibaretse?İnsan uyurken mi hayattadır, hayattayken mi rüyada? Bir lanetle, kaderle, gölgelerle ve rüyalarla boğuşan Ninanın sürükleyici macerasına sahne olan Uykusuzlar, fantastik dünyaların felsefeyle yoğrulduğu bir aşk hikâyesi İnsan hayallerini somutlaştırmak ve sorularını, gözü kapalı gördüklerini, herkese ait kılmak için yazıyor olabilir. İçimizden birileri ise ne yana baksa dünyanın yetersizliğiyle karşılaşır ve