Bir kentin tarihini, coğrafyasını, toplumsal hayatını, geçirdiği değişimleri, insan tiplerini, atmosferini, doğal güzelliklerini, unutulan değerlerini, yeme içme kültürünü, gecesini gündüzünü, yazını kışını, folklorunu, eğlence hayatını, daha bin türlü özelliğini, herkes kendince görür. Tarihçi başka, coğrafyacı başka, turizmci başka, asker başka, öğretmen bambaşka bir gözle görür ve kendi bakış açısıyla yazmak ister. Ama bir yazar-edebiyatçı, kendince bir duyarlıkla yaklaşır kentine. Çevresine gönül gözüy

"Farklı dönemlerde, türlerde yazmış, yaşamış, üretmiş yazarları birbirinden farklı yaklaşımlarla, yeni okumalar etkisiyle ele almaya gayret ediyorum. Bununla birlikte düşününce, eleştiri, deneme, inceleme bence bir anımsatma türü olarak tanımlanabilir. Türk şairleri üzerine yazılarımda, Türk edebiyatının önemli adlarını seçtim. Edebiyat tarihinde sarsılmaz yerleri var. Seçtiğim adlar arasında bazen bir karşıtlık bazen de bir uyumdan söz edilebilir. Kemal Tahir, Mehmet Âkif, Necip Fazıl gibi adlar yalnız ede

Doğan Hızlan, şiirin halesini biraz daha genişletmek için yazdığı yazılarla okuru, şiir üstüne düşünmeye çağırıyor bu kez. Her zamanki yalın ve düzeyli yaklaşımıyla; dayatan değil, arayan söylemiyle, Türk şiirinin her durağında uzun uzun soluklanmanızı sağlıyor. İstiyor ki, şairlerin dünyasına aralanan kapılardan içeriye girerken çekingen ya da önyargılı davranmayasınız. O yüzden seslenmiyor mu zaten, Kapı açık buyrun içeriye diye... (Arka Kapak)

Sönmüş Kibritin İzinde, Türk edebiyatında silinmeyecek izler bırakan, zirvedeki isimler üzerine, derinlemesine tespitlerde bulunuyor. Bu yazılardan sonra Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik Abasıyanık, Behçet Necatigil, Mehmet Seyda, Atilla İlhan, Sabri Altınel, Hilmi Yavuz ve Ülkü Tamer´in edebiyattaki yerlerini yeniden keşfedecek, onları, eserlerini ve adlarına yapılan çalışmaları başka açılardan değerlendireceksiniz. Doğan Hızlan, bu eleştirileriyle hem edebiyat tarihine yeni notla