Yayıncı : Faran Yayınevi
Fiyat: 50.00   Liste Fiyatı : 50.00
Ürün Tükendi.
Favorilere Ekle
Format : Kitap
Barkod : 9789750035401
Yayın Tarihi : 2006-02-01
Yayın Dili : Türkçe
Baskı Sayısı : 1.Baskı
Sayfa Sayısı : 673
Kapak : Ciltli
Kağıt : 1.Hamur
Boyut : 170 X 240
Hakkında
Yorumlar
Resimler ve Dosyalar
KUTSAL KİTABA İLAHİ ÇAĞRI
Evet bu kitap, İngiliz sömürüsünde yeşeren bir İslam aliminin, Protestan Papaz Pfander'i İslam'ın gerçekleriyle ezip geçmesinden çıkan tozların mürekkebinden kalemle, kağıda dökülen incilerdir. Bu kitap, kılıçla sömürülen beyinlerin, sancılarının kaleme vicdanlara nakşettiği gerçek Kutsal Kitab'ın sağduyu terazisinde bir muhakemesidir. Bu kitap, beşeri aklın, tahrif ettiği vahyin kutsallık peçesine büründüğü dönemi, bütün yalancı kutsallarıyla aforoz eden ilahi çağrının bir meyvesidir. Ve yine bu kitap, yalancı rüzgarların harabeye çevirmek üzere estiği yalancı medeniyetin çöplüğüne gökyüzünden boşanan rahmet yağmurlarının suvardığı meydanların, özlemini duyduğu süvarilerin atlarını koştururken çıkardığı tozların, yeniden yağmur damlacıklarına döndüğü dünyayı ahirete taşıyanların hülyasıdır.
Kitap ile ilgili Türkçe'ye çeviren Abdülhadi Sıddık'ın yazdığı tanıtım yazısı:
İzhar'ul Hakk Kitabının İlmi Konumu Ve Özellikleri:
Kurân-ı Kerim, İslam dışındaki inanışların akıl ve rivayet yönünden sağlam temellere dayanmadığını bir çok ayetlerle ispatlamaktadır. Hatta bu inanışta olanlara meydan okumaktadır. ?Deki: Doğruculardan iseniz Tevrat'ı getirip okuyunuz..(Âl-u İmran-13)
?Deki: Doğruculardan iseniz kanıtlarınızı getiriniz..(Bakara 111) v.b..
Dinler arası mukayese ve batıl inanışların eleştirisi İslam'ın ilk dönemlerinde bir ilim dalı olarak ortaya çıktı. İslam bilginleri bu konuda birçok eserler yazdığı gibi Hıristiyanlık konusunda da büyük ve yararlı çalışmalar sergilediler. Bu eserlerden bir kısmı, İslam bilginlerine ait olmakla beraber; bir kısmı da Hıristiyanlıktan İslam'a girenlere aittir.
Biz burada bu eserleri tek tek yazmayacağız. Ancak bu eserlerin hepsi üslûp ve metot olarak birbirlerine benzemektedir. Kısacası bunlarda, Hıristiyanları eleştiri konusunda bütünsellik, orijinal kaynaklara ulaşma ve çeşitlenme yönlerinde detaya inilmemiştir.
Ayrıca İncil ve Tevrat'ı tez ve doktora aşamasında inceleyen bir kısım çalışmalar da bulunmakla beraber; bu konu yine de İzhâru'l Hakkın,'ın yardım ellerine gereksinim duymaktadır. Çünkü bir eserin değeri, o eseri oluşturan nedenler ve olayların etkileriyle paralellik kazanır.
Evet, İzhâru'l Hakk, Hindistan gibi dini mozaik'in yaşandığı bir dönemde, İngilizler gibi sinsi bir kavmin baskı ve yönlendirmeleri altında inim inim inleyen ve maddi sultasını kaybetmekle manevi sultasını arayışta problemler yaşayan bir toplumun, İslami yönden bir sentezinin göstergesidir.
Böyle bir dönem, şu an bile bütün değişik yönleriyle Müslüman toplumu bir ahtapot gibi sarmıştır. Maddi otoritesi olmayan Müslümanları manevi boyutlarıyla avlamaya çalışan bu sinsi oyunlara bir Hindistan âliminin, en zor şartlarda verdiği yanıtlar ve Hıristiyan papazlarıyla yaptığı münazaralar hâlâ gündemini koruduğu için, ?Kutsal Kitaba İlahi Çağrı adıyla çevirdiğimiz bu eser, bu meyanda en ilmi, en detaylı ve en insaflı bir yapıttır.
Yazar Rahmetullah el-Hindi, Eski ve Yeni antlaşmayla ilgili metinleri, yorumları ve çeşitli tercümeleri, onların, yollarından yürüdükleri lider ve bilginlerini de kendi değerleri içerisindeki konumlarıyla ölçerek insaflı bir eleştiri üslubuyla ?hatta İsa'nın öğütleri doğrultusunda- sayısız kaynaklardan yararlanarak, bu kıymetli yapıtını oluşturdu.
İşte böylece bu kitapta olan ilmi yapı ve özellikler, diğer kitaplarda bir bütünsellik olarak bulunmamaktadır. Bu iddiamızın en güzel ispatı şudur: Bu kitap, yazıldığı günden şu zamana dek bu konuda birinci kaynak olarak gösterildi. Üstelik Hıristiyan dünyasının korkulu rüyası haline geldi. Öyle ki onlar, bu kitabı yayın evlerinden para gücüyle satın alıp imha ettiler.
Hatta bu kitap yayınlandıktan sonra, o dönemin The Times gazetesi şöyle bir açıklama yaptı:Bu kitap Müslümanlarda bulundukça onlar Hıristiyanlaşmayacaklardır.
Günümüzde, yeniden misyonerlik ve oryantalizmi yaymaya çalışan haçlı zihniyeti, para ve kadın gücüyle Müslüman gençleri dinden uzaklaştırdıkları yetmiyormuş gibi; onları Hıristiyanlaştırmanın yollarını da sınamaktadır.
Bütün Müslümanların bu konuda uyanışları, ancak onları iyice tanımaya bağlıdır. Bu tanımanın yollarından birisi de, bu konun önemli bir temelini oluşturan İzhâru'l Hakk'tır.
İKİ AY SÜREN BİR TARTIŞMA
Rahmetullah el Hindi ile Pfander arasındaki münazara ve sonuçları:
El-Hindi Pfanderle münazara yapmak için ona dokuz tane mektup gönderdi. Bu mektupların yazışma tarihi, miladi 1854 yılının mart ayında başlayıp, nisan ayında sonuçlandı.
Münazara beş konuda kararlaştırıldı. Bu konular, şöyleydi:1-Tevrat ile İncilin bozulduğu(tahrif).2-Tevrat ile İncilin hükümsüzlüğü(nesih).3-Üç Tanrı inancı(Trinite)4-Kur'an'ın Allah sözü olduğu.5-Muhammedin Peygamberliğini ispat.
Münazara,miladi1854,Nisan(10?11) pazartesi ve salı günlerinin sabahında gerçekleştirilecekti. Münazara ilk iki konuda kararlaştırıldı.
French, Pfandere; Vezirhan da el-Hindiye yardımcı idiler. Sözü edilen münazara Ekberâbad'ta (Agra),Abdulmesih mahallesinde başlayacaktı.
Nitekim belirtilen tarih ve yerde münazara başladı. Bu münazaraya Müslüman ve Hindu liderleriyle İngiliz hâkimleri ve değişik kesimden yetkililer ve çeşitli dinlerin bilginleri katıldı. Esseyyid Abdullah el-Ekberâbadi ile Veziruddin b.Şerefuddin, hazır bulundukları münazara oturumlarını zabıtlara geçirdiler.
Gerçekleştirilen bu münazaraya el-Münazarât'ül Kübrâ/en büyük münazara denildi. Pfander ile French bu ilk oturumlarında tahrif ve nesih olaylarını kabullenmek zorunda kaldılar. Böylece diğer konulardaki münazaraya katılmaktan çekindiler. el-Hindi'nin zaferiyle gerçekleşen münazara ingiliz hükümetine ağır geldi. Onlar el Hindi'nin mallarına el koydular. Bu münazaranın sonucunda, irtidat eden üç yüz bine yakın kişi, yeniden İslam'a girdi. Bu olaydan sonra el-Hindi, Mekke'ye hicret etmek zorunda kaldı.
İzhâru'l Hakk Kitabı Niçin Yazıldı?
Hindistanda,Rahmetullah el-hindiyle yaptığı münazarada yenilgiye uğrayan Pfander, Londra'daki misyoner kuruluşun yeni bir direktifiyle İstanbul'a görevli olarak gönderildi. Bu olay, miladi 1858 yıllarında gerçekleşti ki; o tarihte Osmanlı ile İngiltere arasındaki siyasi ilgi iyi konumundaydı.
Pfander, Halife Ab

Okuyucu Yorumları